Çürüyen Sinema

Izvor: KiWi

Inačica od 23:04, 29. rujna 2013. koju je unio/unijela Demetria368 (Razgovor | doprinosi)
(razl) ←Starija inačica | vidi trenutačnu inačicu (razl) | Novija inačica→ (razl)
Skoči na: orijentacija, traži

Sinemanın yüzyılı, bir dirim devresinin biçimine sahip görünmektedir: kaçınılmaz doğum, şan ve şöhretlerin istikrarlı birikimi ve alçaklığın ahir on yıl içindeki saldırısı, dönüşü olmayan çöküş. Hayran olacağınız yeni filmleri artık sabırsızlıkla bekleyemezsiniz. Fakat böylesi filmlerin istisnalarının olmamasının yanında, rastgele bir sanat içerisinde muvaffakiyet elde ettikleri de doğrudur. Onlar şimdi, sermaye içinde, değme yerde film yapmayı dümen etme- ameliye ve kurallarının gerçek ihlal edicisidirler, değme yerde sermaye bir dünya olacak, söylenen budur. Ve sıradan filmler, sadece âlem amacıyla yapılanları (tamamıyla ticari) için söylüyoruz, hayret donör bir şekilde aptalcadır; güçlü çoğunluğu, yankılanırcasına, kinikçe hedeflenmiş seyircilerinin hoşuna gitmeyi başaramazlar. Büyük bir filmin amacı, hiç olmadığından da fazla, bir çeşit muvaffakiyet örneği olmakta iken, ticari sinema, cemaziyelevvel başarıları ortaya koyma umuduyla, utanmazca bireşimci olan yahut olmayan sanata, türev, şişmiş film imal politikasına razı olmaktadır. Sinema, bir defa yirminci yüzyılın sanatı namına ilan edildi. Şimdi hasıl ise; dijital namına kapanmakta olan yüzyılın, çökmüş bir sanatı olduğudur.
Belki sinema değilse bile, sinemaseverlik (cinephilia) sona erdi. Sinemaseverlik; belirgin bir çeşit aşkın adıydı. Değme sanat fanatiklerini doğurur. Bununla beraber, sinemanın esinlediği amor özeldi. Sinemanın diğer sanatlarla olan benzerliği kanaatinin doğmaya başlamasıyla; su katılmamış şekilde modern; kendine özgü faydalanırlığı; ayrımsız zamanda şiirsel ve gizemli ve erotik ve moral oluşu. Sinema havarilerine sahipti (adeta din gibi.) Sinema savaşımdı. Sinemaseverler için, sinema değme şeyi kuşatandı, sinema hem sanat hem de dirim kitabıydı.
Bir çok insanın işaret ettiği üzere; rahatlıkla, yüzyıl önce film yapımının başlangıcı çift anlama sahipti. Yaklaşık namına 1895 yıllarında, iki tür film yapıldı, sinemanın görünürde ne şekilde ortaya çıktığına dair iki mod: gerçek, sahneye koyulmamış bir yaşamın transkripsiyonu namına sinema (Lumiere Kardeşler) ve icat, hile, fantezi, illüzyon namına sinema (Melies) Fakat bu doğru bir karşıtlık değildir. İlk dönem seyirciler için bütüncül bir yaklaşım şudur; daha çok banal gerçekliğin yoğun transkripsiyonuyla birlikte, Lumiere Kardeşler'in çektiği 'La Ciotat Garına Trenin Girişi' fantastik bir deneyimdi. Sinema merakla başladı. Böylesi bir yakınlıkla, gerçekliğin dönüştürülebildiği merak. Tüm sinema, merak duygusunu açığa çıkarmaya ve bu duygunun sürdürülebilirliğini sağlamakla yola çıkar.
Sinemada ki değme şey o anla başlar, yüzyıl önce trenin gara girmesiyle. İnsanlar, filmlere kendilerini seyretmeye gittiler, tam da heyecana ihtiyaç duydukları anda, trenin üzerlerine doğru gelmesiyle başlarını suya daldırıp çıkaran ördekler gibi, eğilip kalkıyorlardı. Televizyonun gelişiyle birlikte, sinema salonlarının boşalmaya başladığı zamana kadar, nasıl konuştuğunuzu, nasıl kavga ettiğinizi, nasıl acı çekip acı verdiğinizi öğrendiğiniz (ya da öğrenmeye çabaladığınız), haftadan haftaya ziyaretlerin yapıldığı bir mekandı. Filmler nasıl çekici olabileceğinize dair tüyolar verirdi. Örneğin: yağmur yağmadığı zaman dahi, yağmurluk giymeniz, göze hoş görünmenizi sağlar. Fakat ait olmadığınız yaşamların içine kendinizi salıvermenizin engin deneyimi, evinize taşıdıklarınızın sadece bir kısmıydı. Diğer insanların yaşamlarında ve yüzlerinde kendinizi yitirme arzusu. Bu engin, daha çok, film deneyimi içinde arzunuzu açığa çıkarmayı da içerleyen bir durumdur. Hatta kendinize mal ettiğinizden de öte, perdede olan-bitenlerden nakledilenlere teslim olmanızın deneyimiydi. Film tarafından kaçırılmak isterdiniz, ve kaçırılma(k), görüntünün fiziksel varlığıyla duygulara yenik düşürülmekti. 'Film izleme'nin deneyimi de bunun bir parçasıydı. Sadece televizyonda izlediğiniz büyük bir film, gerçekten izlediğiniz o film değildir. Bu yalnız görüntü boyutlarıyla ilgili bir soru değildir: Salonda deneyimlediğinizin daha geniş bir görüntü olmasıyla, evinizde bulunan kutuda ki görüntünün küçük olması arasında ki farktır.
Evcimen uzamlarımız da dikkat kesilmemizin koşulları, kökten, filmlere yapılan saygısızlıktır. Şimdi, film artık standart bir ölçüye sahip değildir. Evde ki ekranlar, oturma odalarının ve yatak odalarının duvarları kadar büyük olabilir. Kaçırılmak için, sinema salonunda, karanlıkta, anonim yabancılar arasında ki yerinizi almalısınız. Yas tutmak, hiçbir şekilde, karartılmış salonun tarihe karışmış- erotik, derin duyarlılıklarını yeniden canlandırmayacak. Sinemanın saldırgan görüntülere indirgenmesi ve görüntülerin kontrolsüz manipülasyonu (hızlı ve daha hızlı kurgu) onları daha ilgi çekici bir hale getirmektedir; ürettikleri hafif, cisimleşmemiş sinema rastgele birinin tüm ilgisini talep etmez. Bugün, görüntüler rastgele bir ölçüde ve farklı yüzeylerde yer alabilirler: Sinema salonunun perdesinde, disko duvarlarında ve spor salonlarına asılı mega ekranlarda. Hareketli görüntülerin şeffaf aynılığı, sinemayı bir defa hem sanat hem de popüler âlem namına algılayan ortalama insanlara sinisice zarar verdi.
Özellikle ilk yıllar, bu iki biçim arasında bir fark bulunmamaktaydı. Ve sessiz çağın tüm filmleri: -D.W. Griffith, Dizigo Vertov, Pabst, Murnau, Feullida ve King Vidor'un başyapıtlarından, formüllerle örülü melodram ve komedilere kadar- takipçileriyle karşılaştırılacak derecede, yüksek sanatsal bir düzeyde yer almaktaydılar. Hollywood sisteminin film imal metodu yaklaşık 25 yıl (1930'lardan 1955'lere kadar) film yapımına egemen oldu. Erich Von Strhoeim ve Orson Welles gibi oldukça orijinal yönetmenler sistem tarafından bozguna uğratıldılar ve er geç Avrupa'daki sanatsal sürgünlerine gönderildiler. Orada da daha çok yahut az, benzer nitelikte, daha küçük bütçelerle film imal koşullarıyla karşılaştılar; bu süreçte sadece Fransa'da bol miktarda iyi filmler üretildi. Sonra, 1950'ler ortasında, öncü idealler tekrar kavrandı, yakın savaş sonrası sürecin İtalyan yönetmenlerinin öncülüğünü yaptığı ustalık, yeni bir sinemanın kök salmaya başlamasını sağladı. Çok yüksek bir anlayışın kotardığı tutkulu, göz kamaştıran özgün filmler.
Sinemanın yüzyıllık tarihi, -filmlere gidildiği, filmler hakkında konuşulduğu, filmler hakkında konuşmanın üniversite öğrencileri ve genç insanlar arasında ilgiye değer olduğu- belirli zamanlardı. Sadece aktörlere değil, sinemanın kendisine de aşıktınız. Sinemaseverlik ilk namına 1950'ler Fransa'sın da görülmeye başladı. Chaiers du erotik film Cinema adlı film dergisinin tartışmaları efsaneviydi. (Almanya, İngiltere, İsviçre ve Amerika'da da benzeri ateşli dergiler takipçisi oldu.) Yönetmenlerin retrospektiflerine ve geçmişten çeşitli filmlere, belirli bir ilginin gösterildiği klüpler ve sinematekler, adeta mabetler halinde, Amerika ve Avrupa boyunca yayılarak türemeye başladı. 1960'lar ve 1970 başlarında daima, tam gün boyunca sinemaseverlerin büyük ekrana olabilecek en yakın koltuğu kapmayı umdukları ateşli zamanlardı ve en ideal yer gürültülü üçüncü sıra oluyordu. Bertolucci'nin 'Before The Revolution' (1964) adlı bir filminde, bir karakterin deklare ettiği üzere: 'kimse Rosselini olmadan yaşayamaz', sinemanın böylesi anlamının olduğu yıllardı.
15 yıl boyunca, değme ay yeni başyapıtlar ortaya çıkardı. Şimdi o dönem ne kadar uzak görünüyor. Kesin olan şu, endüstri sineması, sanat-üslup namına sinema ve deneysel sinema arasında daima çelişkiler vardı. Fakat bu karşıtlık, zaman zaman hikaye- anlatım sinemasının içinde yer alan yahut almayan böylesi olağanüstü filmlerin yapımını imkansız kılıyordu. erotik film Denklem, kararlı bir şekilde endüstri sinemasının lehine işledi. 1960 ve 1970'lerin büyük sineması, esaslı bir şekilde kabul görmeyerek, reddedildi. 1970'lerin Hollywood'u, yeni Avrupa Sineması'nın ve marjinal Bağımsız Amerikan Sineması'nın başarılı kurgu mantığını ve hikaye anlatım metotlarının sıradan yeniliklerini aşırarak sunuyordu. Sonradan 1980'lerde, imal maliyetlerinde zerrin egeliler catastrophic yükselişin baş göstermesi, filmlerin imal ve dağıtımının, dünya genelindeki endüstriyel standartlarının durumunu, kısıtlayıcı ve zorlayıcı koşullarla sağlamlaştırdı, bu zaman gerçekten global ölçekliydi.

Osobni alati